Solucan Deliği, Evrenin Otoyolları…

imagessolucan

Solucan Deliği, Evrenin Otoyolları…

Evrende var olduğu düşünülen solucan deliklerinin oluşumu ile ilgili somut ve teorik bir bilgi henüz mevcut değil.

Bu yazıda, Solucan Deliklerinin oluşumu ile ilgili oluşturduğum teoriyi açıklamak ve tanımlamak istiyorum.

Evrende bilinen en yüksek hız ışık hızı olduğu Kabul ediliyor 1sn.de 300.000 km saatte yaklaşık 1.080.000.000 km gibi olağanüstü bir hız.

Yolcu uçağının hızı saatte yaklaşık 850 Km, Uzay aracının hızı saatte  yaklaşık 28.000 Km olduğunu düşünürsek Işık hızının ulaştığı hızın mukayese bile edilemeyecek kadar çok çok gerisinde olduğumuzu görüyoruz.

Tekrar solucan deliklerine dönersek, bu varsayılan deliklerin bir girişi ve bir çıkışı olduğu düşünülmekte ve bu deliklerden geçilebildiği taktirde evrenin bir noktasından girip herhangi başka noktasından çıkılabileceği varsayılmakta. Bir nevi ışınlanma gibi bir durum sözkonusu burada.

Solucan deliklerinin oluşumuna geçmeden önce bir kaç basit örnek vermek istiyorum. Hızlı bir aracın  sonbaharda yaprakların döküldüğü bir yoldan geçtiğini düşünelim, araç ilerlerken arkada bir yaprak bulutu oluşturur, yapraklar belli bir mesafe aracın arkasından aracın rotası doğrultusunda hareket ederler, aracın hızı ne kadar yükselirse bu hareket mesafesi de aynı oranda uzayacaktır. Bir başka örnekte uçakların kalkışta veya inişte bir başka uçakla aralarında belli bir süre geçmesi gerekmektedir. Uçakların oluşturduğu Vorteks etkisi hava girdabı oluşturduğundan birbirine yakın zamanlarda kalkış veya iniş yapan diğer uçağı etkileyecek bir hava değişimine sebep olmaktadır.

Bunlar gibi bir çok örnek verilebilir kamçı da hava akımını etkileyecek güzel bir örnektir. Bu önekleri vermekteki amacım hızın havada bir takım değişimlere yol açabilmesi, hız  arrtııkça havada meydana gelen değişikliklerin daha da büyük anomallere uğradığına  dikkat çekmektir.

Atmosferin dışına çıkarsak gaz moleküllerinden uzak hatta güneş sisteminden uzaklaştıkça da uzayı oluşturan boşlukta atom moleküllerinin dahi azaldığı boş karanlık ve sessiz bir ortamla karşılaşılır. Uzay tam bir vakum haliyle sesleri yaymayan son derece sessiz bir yapıdadır. Karanlık maddelerden oluşan bir boşluk…

Böyle bir atmosferde biraz önceki örnekler doğrultusunda düşünürsek ama en uç noktasından düşünürsek..

Işık hızına veya daha yüksek seviye bir hıza ulaşıldığında, bu evrenin içeriğinde doğal yoldan veya bir canlı varlık  tarafından oluşturulmuş olabilir, ışınlanma hızında bir hıza ulaşıldığı taktirde (Işık hızı veya daha ötesi) bu hızın evreni yırtarak bir girdap oluşmasına neden olabilir. Dolayısı ile önceden evrendeki boşluğu yırtarak kullanılmış olan bu yol veya oluşturduğu girdap belirsiz bir süre varlığını koruyabilir. Bu yırtılan alan solucan deliğini oluşturur. Evrenin oluşturduğu karmaşık yapıdan dolayı bu deliklerin sonlandığı nokta evrenin herhangi bir noktası olabilir.  Bu yolu ‘ S ‘ yolu diye nitelendiriyorum.

Daha da ötesine gidersek ; eğer bu hıza ulaşan nesne  doğal  yollar dışında evrende varolan  canlı bir varlık tarafından gerçekleştirilmiş  ise,  gelecekte bizim de nano teknoloji veya bu teknolojiden daha üstün bir teknolojiyle birlikte  ışığın itme gücüne ulaşılabilmmemiz halinde, solucan deliklerinin  evrenin otoban yollarını oluşturması kaçınılmaz olur.

Ş.Ayhan SERİN

…04.01.2016

Evrenin Yansımaları…

hologram_evren

Evren Yansımalardan mı Oluşuyor…

Tarih boyunca insanoğlu evrenin sırlarını, derinliğini, sonsuzluğunu tartışa gelmektedir. Bu konuda yüzlerce belki de binlerce teori üretilmiştir. Bu teorilere bir ekleme de ben yapmak istiyorum.

Evren dediğimiz sonsuz karanlık kendi içinde bir yansıma olabilir mi?

Evrenin şekli şemali net bir şekilde ifade edilememektedir, en azından günümüz çağındaki teknoloji ve bilgi birikimi bu konuda henüz yeterli değil. Belki de evrenin muhtemel şeklinin tanımını yapacak geometrik ifadenin şekli şemali tanımı bizim lügatimizde yok yani öyle bir şekil hakkında hiç bir açıklayıcı bilgi veya şema yok henüz. Bir prizma düşünün, hatta birden fazla çeşitlilikte prizmayı içi içe yerleştirin. Kare prizma, dikdörtgen, üçgen, altıgen, silindir… Bu prizmaların tamamını birleştirerek tek bir şekil elde edelim. Bu şeklin içine başka geometrik şekiller de eklenebilir tabi. Biraz da sonsuz döngülerden ekleyin, işte size evren… Biraz yemek tarifi gibi de olsa gerçekten çok uzak bir teori değil bana göre.

Yarattığımız şekil hayal ürünü de olsa mevcut halinin bu yarattığımız şekilden çok farklı olabileceğini sanmıyorum. Ama asıl önemli nokta bu iç iç içe monte ettiğimiz her şeklin yüzeyinin aynalardan yani bir tür yansıtıcılardan oluştuğunu düşünün, bir tür geçirgen ve maddesel olmayan yansıtıcılar. Yani evrende yol alırken aynanın içinden geçilebilir ve bunun farkında olunmaz, farkında olmadığımız diğer bir nokta da aynanın içinden geçtiğimiz anda evrendeki konumumuz tamamen farklı bir noktada oluşur. Bu demek oluyor ki evrenin bir noktasında durup sağa, sola, öne, arkaya baktığımızda gördüğümüz her sonsuz karanlık birbirinden farklı değil. Evrenin aynalarından dolayı sonsuz bir döngü ve tekrardan başka bir şey değil gördüğümüz.

Tıpkı her yüzeyi aynalarla kaplı çokgen duvarlı bir oda da gördüklerimiz gibi, her şey sonsuz döngü ve tekrardan ibaret.

 

Ş.Ayhan SERİN

07.01.2016

Ölüm Anındaki Beyaz Işık…

images111

Ölüm Anındaki Beyaz Işık…

Ölümün eşiğinden dönen birçok insan yaşadıklarını anlatırken beyaz bir ışıktan bahseder. Bu mantıken ve fizyolojik olarak olası bir durumdur. Ortalama bir insan vücudunu saran damarların uzunluğu 100.000 km,  kılcal damarların ortalama uzunluğu 40.000 km. Kılcal damarlarımızı uç uca eklersek dünyayı bir tur sarabilecek uzunluktadır. Dolayısıyla derimiz de dâhil tüm vücudumuzu saran sık bir kılcal damar yumağı vardır. Nabzın durması ile başlayan ölüm anı hemen gerçekleşmez, tam ölüm anına kadar belli bir süre geçmektedir bu aşamalarda vücudun bazı organları kısmen faaliyetlerini sürdürmektedir. Vücudumuzu besleyen kan kısmen de olsa görevini yapmaktadır, ama kan pompalanmadığı için damarlarda dolaşan kan yavaş yavaş çekilmeye başlar. Bu esnada göz kapaklarını saran kılcal damarlardaki kanın da çekilmesi ile göz kapakları soluk beyaz bir renk alır. Yine kısmen çalışan beyin-göz koordinasyonu göz kapaklarındaki yoğun kan akışının kesilmesiyle deri kısmen şeffaf bir hal alır ve ortam ışığı göz kapaklarından geçerek bu durumu beyaz ışık olarak algılar. Bu durum ölüm anını yaşayan bireyin bulunduğu ortam ve vücudunun o anki pozisyonu bu durumun yaşanmasında önemli etkendir. Örneğin hastanenin acilinde veya ameliyathanede sırtüstü yatar pozisyonda ve güçlü bir ışığın altındaysa, hastanın geçici süre kısmen veya tamamen nabzı durmuş ise Beyaz Işık görseli kaçınılmaz olur.

Yani kısaca ölümle mücadele eden kişiye o anda nur falan inmiyor, kimse de çağırmıyor, ruhu da göğe yükselmiyor. Vücudun hafiflemesi hissi ise yine aynı nedenlerden dolayı kilometrelerce uzunluğundaki damarlardan çekilen kan vücudun altta kalan kısımlarında toplanır.  Ortalama bir insan vücudunda 5-6 Litre civarında kan bulunduğunu düşünürsek, damarlardan çekilip vücudun yere yakın kısımlarında toplanan bu miktar, ölüm anındaki kişinin hafiflik hissini algılamasına da neden olabilir. Bu durum da vücudun hafifleyerek yükseldiği hissini yaşatabilir.

 

Ş.Ayhan SERİN

….07.01.2016

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Damarlarla ilgili bilgi….

Kan damarları dolaşım sisteminin organlarındandır. Görevi kanı vücudun farklı bölümlerine taşımak olan kan damarlarının farklı türleri vardır. Temel kan damarı tipleriatardamarlar (arter) ve toplardamarlardır (ven). Atardamarlar kanı kalpten alıp vücudun farklı bölümlerine taşırken, toplardamarlar vücudun farklı bölümlerinden kanı kalbe taşırlar. Bununla birlikte iki istisna mevcuttur: pulmoner arter kirli kan, pulmoner venise temiz kan taşır. Vücuttaki en büyük damar kanın kendisi aracılığıyla tüm vücuda doğru pompalandığı aortatardamarıdır. Vücutta bulunan her organın en az bir tane temiz kanı kalpten getiren ve birden fazla kirli kanı kalbe götüren damarı vardır. İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu 100.000 km kadardır.

 

Kılcal damar veya kapiler vücuttaki en küçük kan damarlarına verilen isimdir. Büyüklükleri yaklaşık 5-10 μm‘dir (çapları 0,007 mm ile 0,150 mm arasında değişir).atardamarlar ile toplardamarları birleştiren kılcal damarlar, dokularla etkileşimi en yoğun olan kan damarlarıdır. Kılcal damar duvarları tek bir hücre tabakasından (endotel) oluşur. Bu tabaka öyle incedir ki oksijensu ve lipitler gibi moleküllerdifüzyon ile bu tabakadan geçip dokulara girebilirler. .Karbondioksit ve üre gibi zararlı ve atık maddeler de difüzyon ile kılcal damar içindeki kana dağılırlar. Belirli bazı sitokinlerin salınımıyla kılcal damarların geçirgenliği (permeabilite) daha da arttırılabilir.

Ortalama bir insan vücudundaki kılcal damarların toplam uzunluğu yaklaşık 40.000 km’dir. Atar damarlarla toplar damarları birbirine bağlayan, tek sıralı epitel dokudan oluşmuş ince damarlardır. .Kan ile doku hücreleri arasındaki madde alışverişini sağlarlar ve kan akışı yavaştır.

Kılcal damarların içerisinde dolaşım hızı ve basıncı düşüktür. Doku hücreleri ile temas halinde olması nedeniyle dokular arası beslenmede büyük önem taşımaktadır. Derinin kızarması veya solmasının nedeni kılcal damarların genişlemesi veya büzülmesi neden olmaktadır. Geçirgenlikleri bozulduğu zaman, doku aralığındaki kanın sıvı kısmına doluşarak ödem oluştururlar. Dayanıklılık bozukluğu sonrası olan yırtılmalarda, purpura denilen deride kanama noktaları oluşmaya başlar.

Kılcal damarlar genişlediğinde dokular daha fazla kan toplar ve atardamar ile toplardamardaki kan oranı düşer, diğer bir deyişle tansiyon düşümü olayı meydana gelir. Kılcal damarlar kasıldığındaysa, dokulardaki kan büyük olan damarlara gönderilir ve atardamar ile toplardamarların basıncı artar.