
Beynin son parıltısı mı, yoksa öteye açılan bir kapı mı?
Beyaz Işık: ÖlümAnında Gördüğümüz Son Işık mı?
İnsanların ölüm anında gördüğünü iddia ettiği beyaz ışık, yıllardır birçok inanışta “ruhun bedeni terk edişi”, “nur” ya da “cennete geçişin kapısı” gibi anlamlarla yorumlandı.
Peki ya bu ışık, yalnızca beynin son çırpınışlarından ibaretse?
🧠 Beynin Son Işıltısı
İnsanoğlunun fizyolojisi harika bir sistem üzerine kuruludur.
Bir yetişkinin bedeninde yaklaşık 100.000 km uzunluğunda kılcal damar, ortalama 5 litre kan dolaşır.
Ancak beynimiz, bu dolaşımın oldukça hassas bir parçasıdır.
Oksijen azaldığında, özellikle görme merkezleri, diğer bölgelere göre daha önce etkilenir.
🔬 Beyaz Işık Nasıl Oluşuyor?
Beyin, oksijen eksikliği yaşadığında elektriksel aktiviteyi düzensizleştirir.
Göz retinası karanlıkta bile uyarılmaya açık olduğundan, azalan kan akışı nedeniyle beyaz veya parlak bir ışık patlaması hissedilebilir.
Bu durum tamamen fizyolojik bir tepkidir.
Kısacası:
Ruh bedeni terk ettiği için ışık belirmiyor.
Işık, beden terk edilmeden hemen önce ortaya çıkan biyolojik bir yanılsama olabilir.
💭 Ruhsal mı, Bilimsel mi?
Bu yazdıklarım bir inancı küçümsemek ya da reddetmek amacı taşımıyor.
Ancak gözümüzle gördüğümüz her şeyi “manevi” sanmak, bazen bizi bilimsel gerçeklikten uzaklaştırabilir.
Belki de “ışığın içinden geçmek” dediğimiz şey, beynin son senfonisi, veda feneridir…
İnançlar elbette değerlidir.
Ancak açıklanabilir olanla açıklanamayanı ayırabilmek, bizi bilgiye bir adım daha yaklaştırır.
Beyaz ışık, belki de ruhsal bir geçit değil; biyolojik bir son parlamadır.
Beyaz ışık fenomeni, ölümün eşiğinde yaşanan deneyimlerin ortak bir dili olabilir mi? Bilinç, beden ve ötesi üzerine sen ne düşünüyorsun? Görüşlerini bizimle yorumlarda paylaşabilirsin.
📅 Yazım tarihi: 08.01.2016
🖊 Yazan: A. Serin